27 Mart 2014 Perşembe

Atma Kullan : Plastik Siseler


Şifalı Yaglar: Lavanta Yagı


Evde Basit Smoothie Yapımı

Eğer robotunuz, mikseriniz veya blender'ınız kısaca alet edevat yoksa Mc Gyver gibi düşünün. 

Unutmayın; aslında her sorunun basit bir çözümü vardır.




Raw Chocolate Smoothie

İşte güne mutlu ve enerjik başlamanızı sağlayacak muhteşem bir tarif:

İçindekiler: (Yerel, organik ve GDO'lu olmayan)

1 tatlı ka
şığı bal ya da akçaağaç şurubu
1 orta boy muz 
2 tatlı kaşığı fıstık ezmesi veya badem yağı
1½ tatlı kaşığı kakao tozu
½ bardak badem sütü







Tarifin orjinalini buradan ulaşabilirsiniz

http://rebeldietitian.us/eat-green/raw-plant-based-diet/

25 Mart 2014 Salı

Sizi 14 Günlük Bir Deneyime Davet Ediyoruz



 Bugün size nefis haberlerim var
Günlük beslenmenizde ufak bir değişiklik yaparak, kendinizi çok daha enerjik ve canlı hissedebilirsiniz.

Tek yapmanız gereken her gün bir bardak taze sebze suyu içmek.
Bu işe girişmenizi kolaylaştırmak için 1 Nisan'dan itibaren her gün mevsim sebzelerinden hazırlanabilecek basit ve sağlık deposu tarifler olacak Vegan Fikirler'de. 
1 Nisan'a kadar temizlenmek için içmek istersiniz diye düşünerek bir tarif de kıyak geçtim, afiyet olsun.
Karaciğeri Temizleyen ve Tazeleyen Yeşil İksir (Raw Juice)
  • 2 bardak brokoli
  • 1 salatalık
  • ½ baş marul
  • Ufak bir parça kök zencefil
  • ½ yeşil elma
  • 1 limon
Limonun kabukları çıkartılıp, malzemenin tamamı katı meyve suyu sıkacağına atılır.
Afiyet olsun.

Kücük bir gezegende büyük yasamanın sırları 2


22 Mart 2014 Cumartesi

Cinayetin bayramı olmaz

Onların etleri de kanları da Allah'a asla ulaşmaz; fakat sizin takvanız O'na ulaşır. Onları size bu şekilde boyun eğdirdi ki, sizi hidayete erdirdiği için Allah'ı yücelterek anasınız. Güzel düşünüp güzel davrananlara müjde ver.
Hacc 37
(Yaşar Nuri Öztürk)

Size boyun eğmiş uysal kullarımda BENi gördüğünüz zaman (hidayete erdiğiniz, doğru yolu bulduğunuz zaman) size doğruyu gösteren (hidayete erdiren) kullarımda gördüğünüz BEN'i yücelterek (kurban ederek, etini yiyip, kanını dökerek değil yücelterek) anasınız. (anmalısınız) .
Farklı meallerin hepsi aynı yere çıkıyor aslında. Bu sene danaya girmek yerine, o paraya nohut, fasulye, bulgur veya mercimek alıp fakir köylere dağıtmaya ne dersiniz?

Küçük hesaplar: Bir koyun 400 lira desek, bir koyundan 25 kilo et çıkıyor. Kurban bayramının amacı fakirlere yardım etmek aslında ama herkes kurban kestiği için o etler akrabalar, komşular ve kesim günü kavurmalarla bitiyor.

400 liraya 100 kilo bulgur olabilirsiniz, insanlar bir ay değil, bir yıl doyar. Amaç fakir doyurmaksa buyurun hesap ortada.



Boğanın yaşadığı korkuyu gözlerinde görebiliyor musunuz? 

Peki o gözlerde kendinizi görebiliyor musunuz?

Ellerinde silahlarla, sopalarla, kalleşçe onu kovalayanların mı, yoksa kendi canını kurtarmak için, onları yaralayıp öldürebilecekken sadece kaçan boğanın yerine mi koyuyorsunuz kendinizi?

Müjde güzel düşünen ve güzel davrananlara, yani sessiz kulların sesi olanlara...

"Onları size bu şekilde boyun eğdirdi ki, sizi hidayete erdirdiği için (O kullarında Allah'ı görebildiğiniz için) onları sevip koruyarak yani Allahı yücelterek anasınız."

Lütfen bunu biraz düşünün.


21 Mart 2014 Cuma

OBEY VS QUESTION AUTHORITY (İtaat ve kendini sorgulamak üstüne)


İnsan olarak dünyanın ve üzerindeki tüm canlıların bizim için yaratıldığını İLÜZYONUNDAN kurtulmamız gerek hem de ACİLEN!
Şu an yaptıklarımız, yazdıklarımız, tangolarımız, sanatımız, modamız, arabalarımız, dizilerimiz, seçimlerimiz, para ekonomimiz bize çok önemli geliyor olabilir ama aslında sadece bizim için önemli.
Şu seni soktuğu için küfrettiğin arı var ya, o yok olsa dünyanın dengesi 4 senede biter.

Peki kendini çok önemli zanneden SEN evet evet SEN yok olursan ne olur biliyor musun?

Dünya daha güzel bir yer olur.

Bu hızla dünyayı kullanmaya ve yok etmeye devam edersek aslında dünyanın hakimi olmadığımızı, bu dünyada sadece bir misafir olduğumuzu seve seve ya da seve seve anlayacağız.
İnsan olarak kendimizi en gelişmiş filan diye tanımlıyoruz ya, hiç sorguladın mı bu fikri?
Gerçekten doğru mu sence?
Gerçekten dünyadaki en gelişmiş tür müyüz? Yoksa en aptal ve en zalim tür mü?

Bana savunduğun fikirlerin çoğunu sana aşıladılar, aslında gelişmiş filan değiliz! Şimdiye kadar dünyada mevcut ve tükenir enerji kaynaklarını kullanıyoruz, çok ince bir dengede işleyen ecosystemi mahvediyoruz, suları ormanları yok ediyoruz. Dünyada eşitlik yok, savaşlar var, ve beslenme şeklimiz bereket dolu gezegenimizi yok ediyor.




Madem o kadar gelişmişsin neden cebindeki enerjiden harcıyorsun?

Madem o kadar akıllısın neden yediğin kaba sıçıyorsun?

Neden sistemin dışına çıkamıyorsun?

(Sistemin tam istediklerini yaparak, hatta ona büyük bir bağlılıkla onu besleyerek söylediklerini birebir yapıyorsun. Sabah işe git akşam işten çık, tango yap, kırmızı şarap aç, yanında peynir tabağı, belki kuzu pirzola, şu kıyafeti al, buraya git, şunu ye, şu telefonu al, ya da bu arabayı, saçını bu renge boyat, şu sergiyi gez, bunlarla hava at, mutlu ol, sabah kalk, işe git, bütün gün fbda dünyayı kurtar, akşam işten çık, tangoda tanıştığın kızı götür, sabah kalk, işe git...)
Büyük ihtimalle sevgili egon Allahın hayvanları senin için yarattığını da söyleyecek.

Peki neden kendini ve yaptıklarını sorgulamaya bu kadar korkuyorsun??

Ya şimdiye kadar inandığın HER şey yanlışsa?

Ne bakıyorsun?

Bir gün, bir yerden başlaman gerekecekti zaten, neden erteliyorsun?

Düşün!
Matrix bir film adı değil sadece!!
Sen de başrol değil, sadece figüransın!

https://yourblacksburgbackyard.wordpress.com/category/erratic-inspiration/

14 Mart 2014 Cuma

Ne kadar SÜT o kadar KALSİYUM KAYBI demektir.


Ezber bilginin aksine işlenmiş fazla protein alımı Osteoporoza yol açmaktadır.
Ayrıca Kanser,Şizofreni,Otizm,Kısırlık,Kansızlık, Zihinsel kayıp ve Böbrek taşı riskiniz de artar.

Sütteki işlenmiş proteinler asit yükünü ve böbrek yoluyla fazla asitin atılabilmesi için kalsiyum kaybını artırdığından Osteoporoza yol açmaktadır.

Süt firmalarının verdikleri devasa bütçeli reklamlarda “sağlam kemiklerimiz olması için mutlaka süt tüketmemiz gerektiği” ifade edilmektedir. Neredeyse tabu kabul edilen bu olgu, ne kadar doğrudur acaba?

Pastörizasyon, yüksek ısı uygulaması (UHT) ve homojenizasyon, antibiyotik ve hormon katkılarıyla çok zararlı bir ürün haline geldiği deneysel olarak gösterilmiş sütün bu beter özelliklerinden biri sadece Osteoporoz ...

Süt iyi bir kalsiyum kaynağı mıdır? Hemen cevaplayalım; yaygın kanının aksine hayır!

Gerçi sütün içinde yüksek miktarda kalsiyum vardır ama fosfor miktarı da yüksek olduğu için kalsiyum/fosfor oranı 1:1 gibi düşüktür.

Halbuki bu oranın anne sütünde de olduğu gibi 2:1 ya da daha fazla olması gerekir. Oranın 1:1’e yakın olması kalsiyum emilimini ciddi şekilde bozar. Birçok yeşil yapraklıdaki oran ise yaklaşık 2:1 gibi oldukça iyi bir orandır.

Yani birçok yeşil yapraklıda en az süt kadar kalsiyum vardır. Üstelik sütteki kalsiyum bağırsaklardan iyi emilmezken yeşilliklerdeki gayet iyi emilir.

Ama ne yazık ki halk sağlığını düşünen! hiçbir firma ya da kuruluş “ Yeşillik yiyin, kemiklerinizi kuvvetlendirin” diye kampanyalar yapmamaktadır.

Anne sütündeki kalsiyum düzeyi 30 mg/100mL’dir. Yani inek sütüne oranla dörtte bir oranında (120’ye karşı 30 mg/100mL) daha düşüktür. Ama kalsiyum fosfor oranı 30/15 yani 2/1’dir. Bir bebek anne sütü aldığında eğer D vitamini eksikliği de yoksa hiçbir kalsiyum eksikliğine maruz kalmaz. Yani iyi emilemedikten sonra bir yiyeceğin içinde fazla kalsiyum olmasının da fazla bir kıymet-i harbiyesi yoktur.

Süt ya da süt ürünleri iyi bir magnezyum kaynağı mıdır?

Magnezyum da kalsiyum gibi kemik gelişimi için oldukça önemli bir mineraldir. Vücutta yeteri kadar faydalı olabilmesi için yiyeceklerdeki kalsiyum/magnezyum oranının 2:1’den fazla olmaması gerekir.

Halbuki süt ve süt ürünlerindeki kalsiyum/magnezyum oranı yaklaşık 8:1 ile 12:1 arasında değişir. Yeşil otla beslenemeyen hayvanların sütündeki magnezyum miktarları ise daha da düşüktür (Bitkilere yeşil rengini veren madde magnezyumdur). Buna karşılık etler, kuru yemişler, sebzeler, meyvelerde kalsiyum/magnezyum oranı yaklaşık 1:1’dir .

Süt tüketmeyen kişinin kemik sağlığı bozulur mu?

Her memelinin sütü kendi yavrusunadır. 5-6 milyon yıllık insanlık tarihinin sadece son 10.000 yılında insanlar başka memelilerin sütünü içmişlerdir. O zamanlar insanlar kendi annelerinin sütünü sadece hayatlarının ilk 2 yılında emerler, daha sonraları hiç süt tüketmezlerdi. Buna rağmen daha da önce anlattığımız gibi bu devre ait kemik örneklerinde osteoporoz yok denecek kadar azdır.


Çok kalsiyum alınırsa kemik daha sağlam olur mu?

1986 yılında Harvard' daki araştırıcılar kalsiyum alınması ile kalça kırıkları arasında doğrudan bir ilişki saptanışlardır. hatta bu çalışmaya göre alınan kalsiyum miktarı artıkça kırıklar da aynı oranda artmıştı (kalsiyumun önemli bir bölümü süt kaynaklıdır).

İsveç'te yapılan bir çalışmada menopoz sonrası kadınlarda (50-85 yaş) süt tüketimi fazlalığının kırıkları azaltmadığı saptanmıştır.

Benzer şekilde ABD de hemşireler üzerinde yapılan araştırmada gerek süt gerekse de süt dışı kalsiyum tüketimi fazlalığının kalça kırıklarını azaltmadığı tespit edilmiştir.

Günde 200 mg gibi son derece düşük kalsiyum tüketimi olan (önerilen miktar günde 1000-15000 mgdır) güney afrikalılarda kemik kırıkları yılda 7/100,000den daha azdır.

Özetle söylenecek olsa çok süt tükettikleri için fazla kalsiyum alan topluluklarda osteoporoz ve kemik kırıkları çok daha fazla görülmektedir

Fazla proteinli gıda tüketenlerde osteoporoz olabileceğini belirten ilk yazı 1968 yılında yayınlanmıştır (28). 25 lakto-ovo vejetaryen ile ve eşit sayıdaki et yiyicinin el tarak kemikleri kıyaslandığında vejetaryenlerin kemik yoğunluklarının daha fazla olduğu saptanmıştır.

Etin osteoporoza neden olma iddiası asidik olması ile izah edilmektedir. Gerçekten de et ve balığın böbreklerde oluşturduğu asit yükü yüksek, sebze ve meyveninki ise düşüktür. İnsan böbrekleri pH:5‘in altındaki idrarı boşaltamazlar. Bu nedenle et, balık ve tahılların yenilmesi sonucu oluşan asitler (daha çok fosfat ve sülfatlar) kısmen kemikten gelen kalsiyum ile tamponlanırlar. Diyetle alınan yüksek miktardaki asit, böbrekler ile atılırken kemik kalsiyumunu da eritir.

Fakat et osteoporoz yapar iddiası son derece tuhaftır. Çünkü fosil kalıntıları incelendiğinde çok daha fazla etin tüketildiği, tarım devrinin öncesinde nerdeyse hiç osteoporoz yoktur. Bu nedenle etin osteoporoza neden olması düşüncesi oldukça şaşırtıcıdır.
Etin osteoporoza neden olduğunu ve neden olmadığını söyleyen araştırmalar nerdeyse eşit ağırlıktadır . Peki gerçek nedir?

Bazı araştırmalarda protein tüketimi arttıkça kemik yoğunluklarının da artması bazılarında ise azalması proteinli gıda yanında alınan asidik ya da bazik (alkali) gıdaların alınan miktarı ile ilgilidir. Proteinli gıdalar (et, süt, süt ürünleri, yumurta), tahıllar, rafine yağlar, şekerler ve rafine diğer gıdalar asit yükünü artırırken, sebzeler ve meyveler asit yükünü azaltırlar.

Günümüzde böbrek asit yükünün artmasının tek nedeni alkaliden zengin sebze ve meyvelerin yeteri kadar alınmaması değil ayrıca et ve tahıl gibi besinlerin işlenmesi sırasında potasyum ve magnezyum gibi alkali yapıcı minerallerini kaybetmesidir. Bu nedenle kavurma, klasik sucuk ve pastırma, mandıra sütü gibi proteinli gıdalar, salam, sosis, gibi rafine gıdalara göre daha az asidiktirler.

*Yani işlenmiş proteinler asit yükünü ve kalsiyum kaybını artırdığı için Osteoporoza yol açmaktadır.


Birçok sağlık kılavuzunda uzmanlar sağlam kemiklere sahip olmak için kalsiyumdan zengin süt gibi gıdaların tüketilmesini önermektedir. Bizce bu öneri yanlıştır; en azından yetersizdir.

Örneğin Dünya’da en çok süt tüketen ülke ABD'dir; beyazlarda yılda kişi başına 130 litre süt tüketimi vardır. Ve en çok da kemik kırıkları ve kemik erimesi burada görülür. ABD’de yaşayan beyazlarda yıldaki kırık sıklığı 139:100.000 iken aynı ülkede yaşayan ve üstelik de ekonomik olarak da daha geri olan Meksikalılarda 67:100.000 ve siyahlarda ise 55:100.000’dır; yani 2-3 kat daha az (8). Bunun en önemli nedeni Meksikalı ve siyahlar laktoz entoleransı nedeni fazla süt tüketememeleridir.


Bütün bu çalışmalardan anlaşılacağı üzere kalsiyum takviyesi tek başına kemiği sağlamlaştırmaz. hatta diğer mineral (magnezyum, potasyum) ve vitaminleri ( d, c, k, b12, folik asit vb) yeteri almayan, bazı mineralleri (fosfor, sodyum) ise fazla alan kişiler fazla kalsiyum alsalar da kemik kırıklarından ve osteoporozdan kurtulamazlar.

Tıptaki muazzam ilerlemelere rağmen osteoporozdaki artış niye engellenemiyor?

Aslında bu soru kanser, koroner kalp hastalığı, romatizma ve depresyon gibi diğer kronik hastalıklar için de geçerli. Bu sorunun cevabını bulmak için önce insan ırkı olarak nereden nereye geldiğimize bakmamız gerekir.

Binlerce–on binlerce yıl önce osteoporoz günümüzdeki kadar sık mı görülüyordu?

Bu soru kolaylıkla cevaplandırılabilir, çünkü elimizde 2-3 milyon yıllık insan fosilleri bile var. Nitekim fosil incelemeleri taş devri insanlarının kalın ve kırığa dirençli sağlam kemiklerinin olduğunu ve osteoporozun nerdeyse hiç olmadığını gösteriyor.

Bu bağlamda Dr. Weston Price’ın 1939 yılında yayınlanan ‘Nutrition and Physical Degeneration’ (Beslenme ve Fiziksel Dejenerasyon) isimli muhteşem kitaptan alınan aşağıdaki fotoğraf çok çarpıcıdır .

Dr. Weston Price bu kitapta Florida Kızılderili Müzesindeki 200-300 yıl kadar önce ölen Kızılderililerin kafatası kalınlıklarının aynı ırkın o yıllarda ölen bireylerinki ile kıyaslamış ve ‘son yüzyılda geleneksel beslenme ve hayat tarzı beyaz adama benzeyen Kızılderililerde kemiğin kalınlığı ve tıkızlığı ve sağlamlığını azaldığını ifade etmiştir

Sütün kalsiyum miktarının yüksek olduğunu, ama iyi emilebilmesi için yeterli kalsiyum-fosfor dengesini tutturamadığını ifade eden Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Ana Bilim Dalı ve Metabolizma ve Beslenme Bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Aydın, şöyle konuştu:

''Çünkü kalsiyumun emilebilmesi için fosforla belli bir oranı tutturması gerekiyor. Maalesef sütte bire bir gibi oran vardır ve kalsiyum, fosfor iyi emilmez. İyi emilmediği zaman da kana geçmez. En çok süt tüketen ülke ABD'dir, yılda kişi başına 130 litre süt tüketimi vardır. Ve en çok da kemik kırıkları ve kemik erimesi burada görülür. Meksikalı ve siyahlar fazla süt tüketmezler, bunlarda kemik kırıkları son derece azdır.''

Dereotu ve rokada, sütten daha fazla kalsiyum bulunduğunu anlatan Ahmet Aydın, ''Kalsiyum pek çok yeşil yapraklıda var. Bunlar ayrıca bir yığın vitamin sağlıyor. Hele de bunları taze taze tüketirseniz. Emilim açısından kalsiyum, fosfor oranları da çok iyi. Yeşil yapraklılar kemiklerin kuvvetlenmesi için gerekli olan potasyum, magnezyum açısından da zengin. Kemiklerin güçlü olması için yeşil yapraklıların tüketilmesine önem verilmeli'

Ayrıca Glisemik endeksi yüksek (şekeri hızla emilen) gıdaların aşırı tüketilmesi insülin direncine yol açar. İnsülinin önemli görevlerinden biri de hücreye kalsiyum ve magnezyum depolamaktır. Direnç nedeni ile bu depolanma yeterli olmaz(.

İnsülin direnci, iltihabi maddeleri artırarak da osteoporoza neden olur.

İnsülin direnci olan kişiler çok miktarda tahıl tüketirler. Tahıllarda bulunan fitatlar bağırsaktan kalsiyum, fosfor ve magnezyum gibi minerallerin bağırsaktan kana geçmesini önemli ölçüde azaltırlar.

Fitatlar D vitamininin bağırsaktan kana geçmesini de azaltırlar. Ayrıca tahıllar idrarı asitleştirirler. Bu asitin tamponlanması sırasında kemiklerden kalsiyum karbonat çözülmesi olur.

Glisemik endeksi düşük (şekeri yavaş emilen) gıdalar, iltihap yapıcı maddelerinin oluşumunu azaltarak baskılayarak osteoporozu azaltırlar.



Elma Cipsleri


Elmaları incecik dilimleyip yağlı kağıda diziyorsunuz, şeker ilavesine de gerek yok. Çok çıtır olmuyor, yer yer yumuşaklık kalıyor, fakat çok güzel bir çerezlik oluyor. Kabuklarıyla kullanabilirsiniz, 170-180 derecede yarım saat civarı fena olmuyor. Fırına göre ayarlanabilir.

10 Mart 2014 Pazartesi

Bitkilerin Gücü Adına


Uzun zaman aradan sonra yeniden insanların arasına geri döndüm. Bu inziva döneminden incelmiş, güzelleşmiş ve tamamen değişmiş şekilde çıktığımı söyledi uzun süredir görüşemediğim dostlarım. Sağ olsunlar :)

Sanırım her şeyden önce vegan olmam tüm dünyaya bakışımı değiştirdi. Daha acılı, daha kızgın, daha kıskanç, daha hırslı, daha en başarılı vıttırızıt olmaya çalışan Pınar'dan, daha mutlu, daha sakin, daha sevecen, daha paylaşımcı, daha olanı kabul eden ve daha iyi olan Özgür'e evrilme süreciydi bu. Bu süreçte bitkilerin dünyasında kayboldum. Aslında ne kadar güçlü olduklarını, ne kadar dirençli olduklarını, sessiz sakin ama derinden en derinden güçlü güçlü meyveler verdiklerini fark ettim. Ursula ablanın söylediği gibi Dünyaya Orman Denirdi.


Son günlerde gördüğüm en güzel şey mor domatesler. Bahçeye sistemli bir şekilde diktiğim arpacık soğanlarını, kıbrıs patatesleriyle yaptığım efsane salatada ve kahvaltıda yiyip mest olunca bahçede kendi yiyeceğini yetiştirmek benim için ayrı bir anlam kazandı. Lütfen siz de hiç yapmadıysanız bunu deneyin. Filiz vermiş bir kaç soğanı toprağa sokuverin. Kendi yetiştirdiğiniz, suladığınız sebzenin, otun tadı, lezzeti, kokusu gerçekten başka oluyor. İlk hedefimiz bereketli mart yağmurlarından bahçedeki evlatların bolca faydalanmasını sağlamak. Bahçede bütün saksılar yağmurla yıkanıyorlar, hatta yağmur sularını toplamak için kaplar da var ama bir sistem yapmak gerek sanki. 

Gelelim mor domateslere, domates zaten çok faydalı, lezzetli ve iyi ki var, mor domateslerde bir de yabanmersini, böğürtlen ve kızılcıkta da bulunan antisiyaninlerden var. Antisiyaninler kalp ve damar sağlığı için faydalı olan antioksidanları içeriyor. Böylece de cildiniz, saçlarınız, tırnaklarınız kısaca siz genç ve sağlıklı görünüyorsunuz. Tohum araştırmaya başladım sizi de haberdar edeceğim.




Annete Larkins'e saygılarımla :)