26 Ocak 2014 Pazar

Sakin


Sizi kedimiz Sakin'le tanıştırayım. 

Sakin'in anneannesi olan Hamur Harbiye'deki evimin ilk kedisiydi. Annem o zaman neden eve sokak kedisi aldığımı anlamamış, "Bari en azından cins bir şey alsaydın!" demişti. Ben de açıklamaya çalışmıştım, "Annecim bak sen Allaha inanırsın. Allah bütün canlıları cins cins yaratmış. Neden insanların genetiğiyle oynadığı zaten alıcısı olan hayvanları besleyeyim?" demiştim. Velhasıl bir şekilde iki nesil elimden geçti ve en sonunda tilkiyle rakun karışımı Sakin kaldı benimle. Adı gibi sakin bir kişilik kendisi, miyavlamasını öğrenemedi ama aldırmıyoruz. O kapı gıcırtısına benzer bir ses çıkarıyor biz de her seferinde çıkardığı sese gülüyoruz. (Bir evde kedi varsa o evde gülme garantisi vardır-Demişti Dersiniz Vol.1)

Evdeki tek kapı olan banyo kapısının kedi gibi miyavlaması mı, yoksa kedinin kapı gibi gıcırdaması mı daha ilginç bilmiyoruz ama en sevdiği oyunun aluminyum folyo topu olduğu kesin. Altan işten gelince ağzında topuyla hazır bekliyor, topu attırınca çıldırasıya bir oyuna başlıyor. Matrix'teki gibi duvarlarda yürüyor, havada taklalar atıyor her ne yapıyorsa yaptığımız işi bıraktırıp kendisini seyrettiriyor.


Kediler ilginç hayvanlar. Nereden geldiklerine dair bir çok hikaye var. En sevdiğim yaratılış boyutu olan 6. boyutta bulunan, dünyada kedi formunda, kendi gezegenlerinde kızıl saçlı uzun boylu canlılar olduklarına dair hikaye. 


( http://www.fotonkusagi.net/efsanevi-uygarliklar/anuya-gore-felineler-carianlar-ve-surungenler.html ) 


Bize daha gerçekçi bir şeylerden bahset derseniz, kedi mırıltısının kemikleri güçlendiren ve organları rahatlatan gücünün bir icada ilham vermesinden bahsedebilirim. Amerika'da kedi mırıltısını birebir kopyalayan bir yastık yapılmış.

Hiç bir yastık sabah ilk çıkardığınız seste onu sevmeniz için baş ucunuzda hazır beklemez değil mi?

Evde hayvan beslenmez, pis olur diyen hijyenik annemi İslam damarından vurmak için bir ara Hazreti Muhammedin kedilere sevgisini de araştırmıştım. 


Uhud seferine giderken ordunun önüne yavrularını emziren bir anne kedi çıkar. Hazreti Muhammed koca orduyu kedinin etrafından dolaştırır ve başına bir adam koyar, savaştan dönerken de adamdan kediyi alarak adını Müezza koyar. Müezza siyah beyaz bir Çarşı kedisidir :) Bir gün namaza gidecek olan peygamber etek ucuna yatan kedisini görünce onu rahatsız etmemek için eteğini keser. 

Bu konuyu araştırırken karşıma Ebu Hureyye çıktı. Ebu Hureyye kedileri çok seven, o dönem için deli gibi görülen bir adam. İnsanlar sürekli peygambere onu şikayet ediyorlar evinde kedi besliyor diye. Bir gün çarşıda karşılaşıyorlar, amca da yine bir yavru kedi bulmuş, peygamberi görünce de utanarak hırkasının cebine saklamış. Hazreti Muhammed  yavru kediyi sevip insanların önünde adamcağıza, 
"Ebu Hureyye, Utanma öğün, sen kedi babasısın" diyerek onore etmiş.  

Bu konuyu araştırınca bu kadar dindar annemin bana bu konulardan neden hiç bahsetmediğini düşündüm. Sonra günümüzde dinin sadece insanları korkutup istediğine ulaşmak için kullanıldığını hatırladım :) 

İnsan nasıl ilk önce tüm evrenin dünya etrafında döndüğünü sanıyorsa, şimdi de tüm evrenin kendi için, kendi etrafında döndüğünü sanıyor. Hep en önemli, hep en haklı olmak istiyor. Herkes ve her şey onun emrine amade olsun, her istediği yapılsın istiyor. (Bknz. EGO) İnsanlık olarak 20 yüzyıl sonunda geldiğimiz nokta şu; Daha Fazlasını İste!

Oysa bir canlıyı, (mesela bir kediyi) karşılıksız sevdiğinizde ve o sevgiye karşılık bulduğunuzda önemli olanın, aslında önemli olmak olmadığını anlıyorsunuz. 

Sakinden girdik konuya nerelere geldik. O zaman, sözün bittiği yeri güzel bir görselle kapatalım :)



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder